Telefon: +90 (216) 474 00 50

Blog

Blog

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Nedir? En geniş tanımıyla DEHB, bireyin yaşına ve gelişimsel düzeyine uygun olmayan biçimde zayıf dikkat, sürekli aşırı hareketli olma hali ve kendini kontrol etme davranışında görülen problemler olarak tanımlanabilir. Dikkat, aktivite ve dürtü regülasyonunu bozan nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB, çocukluk çağında en çok tanı alan psikiyatrik bozukluktur. İradesizlik, yetersiz ebeveynlik, motivasyon düşüklüğü, kısıtlı zeka, tembellik ile bağlantılı bir durum değildir. Üç tipi bulunur; Bileşik Tip hem dikkat eksikliğinin hem de hiperaktivitenin görüldüğü tiptir. En sık görülen alt tiptir. Dikkatsizliğin ön planda olduğu tiptir. Hiperaktivitenin ön planda olduğu tiptir. DEHB’nin Belirtileri Nelerdir? Kısıtlı dikkat süresi, dağınık dikkat, dikkati toparlamada ve sürdürmede güçlük, dikkatin kolay çelinebilmesi, süreyi iyi kullanamama, konuşmada yaşanılan problemler, düşük okul performansı, akademik becerilerde zayıflık, özgüvende azalmalar, zıtlaşma veya aşırı inatçılık, kısa oyun süresi, çabuk sıkılma, telaşlanma hali, davranış problemleri, aşırı hareketlilik, istek ve dürtüleri engelleyememe, dürtü kontorülü yetersizliği, yapılan davranışın sonuçlarını öngörmede yetersizlik, zayıf planlama becerileri, dış dünyadaki uyaranlardan hızlıca etkilenme, motor gelişimde gecikme ve sakarlık, riskli davranışlarda bulunabilme ve ebeveyn, öğretmen ve akranlarla ilişkilerde yaşanılan problemler DEHB belirtileri arasındadır. DEHB’nin Yaygınlık Oranı Nedir? Çocuk ve ergenlerde DEHB sıklığı %5.9-7.1 oranındadır. Erkeklerde ve ergenlik öncesi çocuklarda daha sık görülmektedir. Çocukların % 30 – 65 ‘inde DEHB erişkinlikte de devam eder. Hangi Durumlarda Bir Uzmana Başvurmalıyım? Aşağıdaki dikkatsizlik belirtilerinden 6 tanesi veya daha fazlası (17 yaş üstünde 5 tanesi) en az 6 ay süreyle var ise, Dikkatsizce hatalar yapma Etkinlerde dikkat dağılması Kendisiyle konuşulduğunda dinlemiyormuş gibi görünme İşleri tamamlayamama Görevleri etkinlikleri düzenlemede zorluk Mental çaba gerektiren sorumluklardan kaçınma Gerekli şeyleri kaybetme Dikkatin kolaylıkla dış uyaranlarla dağılması Unutkanlık Veya aşağıdaki hiperaktivite belirtilerinden 6 tanesi veya daha fazlası (17 yaş üstünde 5 tanesi) en az 6 ay süreyle var ise bir uzmana başvurabilirsiniz. Ellerin ayakların kıpır kıpır olması oturulan yerde sürekli kıpırdanılması, Oturulması gereken yerlerde yerinden kalkılması Uygunsuz durumlarda koşturulup, sağa sola tırmanma Sakın zaman geçirme ve oyun oynamada zorluk Çoğu zaman hareket halinde olma Çok konuşma Soru tamamlanmadan cevap verme Sıra bekleme güçlüğü Başkalarının sözünü kesme Düşünmeden hareket etme Sabırsızlık Acelecilik Aniden akla gelen düşüncelere direnmekte zorlanma    

Otizm Spektrum Bozukluğu Nedir?

Otizm Spektrum Bozukluğu Nedir? Halk arasında otizm olarakta bilinen Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), yaşamın erken yıllarında başlayan, sosyal iletişim ve etkileşim becerilerinde yetersizlik, sınırlı/yinelenen davranış örüntülerinin görüldüğü, rutinlere aşırı bağlılıkla birlikte duyusal uyaranlara normalin dışında tepki vermekle belirgin ve erken yaşta belirtileri ortaya çıkan nörogelişimsel bir yetersizlik olarak tanımlamıştır (APA, 2013).   Otizmin Belirtileri Nelerdir?   OSB belirtileri gelişim düzeyine ve yaşa göre farklılıklar göstermektedir. Erken tanımlanması tedavinin etkinliği açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir.  Otizm Spektrum Bozukluğu’na sahip bireyler belli yüksek ses veya belli kokulara aşırı ilgi gösterirken, göz kontağı kurmakta, vücut dilini ve jest ve mimikleri kullanmakta ve karşı tarafınkini anlamakta, sözel olmayan iletişimde, sosyal ve duygusal tepkiler vermekte, sosyal yaşamın gerekliliklerine uygun davranmakta, arkadaş ilişkileri edinmekte problem yaşamaktadır (Saldamlı vd., 2019). Empati yoksunluğu, önlenemez öfke krizleri, dürtüsel davranışlar sergileme, temas etmekten kaçınma, kendine zarar verme, abartılı duygulanım, nesnelerin belli bölümleri ile aşırı uğraşlar ve ismi söylendiğinde tepki vermeme yine otizmli bireylerin sahip olduğu özelliklerdendir (Önal ve Uçar, 2017). Gelişimsel olarak klinik özelliklere bakıldığında otizmli bir yenidoğan bebeğin diğer bebeklerden daha farklı olduğu gözlemlenebilir. Otizmli bebekler uslu bebekler olarak tanımlanır. Annesinin bakıma ilgisiz veya dış dünyaya kayıtsız, ebeveynini güvenli üs olarak kullanamama gibi bağlanma problemleri, sürekli gülümseme, kendisine karşı seslenmelere cevap vermeme, kucağa alınmaktan hoşlanmama otizmli bebeklerin ortak özelliklerindendir (Saldamlı vd., 2019). Doğum sonrası ilk 12-18 ayları içerisinde Otizm belirtilerinin fark edilmesi ve tedavi sürecinin başlatılması açısından oldukça önemlidir.  Otizm tanısı almış çocukların %70’inde semptomlar yavaş yavaş kendini gösterirken, %30’unda ise özellikle gelişimsel olarak büyük öneme sahip 18-24 ay aralığında yaşanan gecikmeler ile kendini göstermiştir (Brasher ve Elder, 2015).  Bazı araştırmalar ise semptomların ortalama 3 yaş 10 ay civarında tanımlanıp değerlendirildiğini ileri sürmüştür. Otizm tanı ölçütleri gözlemlere dayalı olan, laboratuvar ortamında kesin tanı koyulamayan bir nörogelişimsel bozukluktur. Belirtiler genellikle ailelerin, hemşirelerin ve doktorların gözlemleri ile fark edilmektedir (Aydın ve Özgen, 2018). Otizmin Görülme Sıklığı Nedir? Günümüz OSB yaygınlığına bakıldığında, edinilen son bilgiler ışığında her 59 çocuktan 1 çocukta otizm görülebilmektedir (Adams vd., 2012). Otizm Vakfı, OSB yaygınlığının 12 yaş altı çocuklarda 10.000’de 2-5 olduğunu, erkeklerin kızlara oranla 3-5 kat daha fazla risk grubunda olduğu ifade etmiştir (Baykara, 2015; Bilgiç, 2012). Ülkemizde otizmli çocukların sayısına ilişkin yapılan net bir istatistik bulunmamaktadır. Fakat Otizm Dernekleri Federasyonu 02.04.2019 tarihinde yayınladığı raporda, Türkiye’de 1 milyonu geçmiş otizmli bireylerin var olduğunu ifade etmiştir. Yayınlanan rapora göre her 42 erkekten 1 erkekte ve 189 kadından 1 kadında otizm görüldüğü ifade edilmiştir (Weill vd., 2018). Son yıllarda yapılan çalışmalarda otizm prevalansının artığı gözlenmektedir. Bunun sebepleri kavramın genişlemesi, verilen hizmetlerin gelişmesi, otizm farkındalığında artış olması veya bozukluğun artması olarak nitelendirilebilir. Otizimin Oluşum Nedenleri Nelerdir?   Otizm sprektrum bozukluğunun oluşum nedenleri hala net olarak bilinememektedir. Günümüzde OSB’nin çoğul faktörlerin birleşimi sonucu ortaya çıkan nörogelişimsel yani gelişimsel bir beyin bozukluğu olduğu görüşü kabul edilmektedir (Saldamlı vd., 2019). Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalar bulunmaktadır fakat olguların yalnızca çeyreğinde oluşum nedenlerine etki eden faktörler ortaya konulabilmiştir (Gurrieri, 2012). Güncel oluşum nedenleri olarak genetik faktörler, çevresel faktörler ve nörobiyolojik faktörler olarak sınıflandırılabilir (Saldamlı vd., 2019; Türkoğlu vd., 2012). Otizmin Risk Faktörleri Nelerdir?   Otizm spektrum bozukluğunu olan kardeşe sahip olmak ve erkek cinsiyet, aile soy geçmişinde Şizofreni benzeri Psikotik Bozukluk, Duygu Durum Bozukluğu, Psikolojik Bozukluk ve Davranışsal Bozukluk öyküsünün var olması, ebeveynlerin ileri yaşta özellikle 40 yaşın üstünde olması, doğumsal anomaliye sahip olmak, düşük doğum ağırlığı, prematüre bebek olmak ve yeni doğan yoğun bakım ünitesinde tedavi görmüş olmak OSB’de risk faktörleri arasındadır (Kadak ve Meral, 2019). Otizmde Tedavi İlkeleri   Otizm spektrum bozukluğunun bilinen bir tedavisi bulunmamaktadır. Yapılan tedavi yöntemleri OSB’li bireylerin sosyal becerilerini arttırma, davranış örüntülerini düzenleme ve ailenin başa çıkma kapasitesini arttırma ile ilgilidir. Zorlayıcı davranışlar varsa bunların saptanması, aile ile birlikte azaltılmaya yönelik programların oluşturulması tedavide oldukça işlevseldir. Tedavinin OSB’li birey için bireyselleştirmesi ve ailenin de tedavi planına dahil edilmesi oldukça önemlidir (Volkmar vd., 2014; Wood vd., 2009).   KAYNAKÇA Saldamlı, A., Nazik, A., ve Karaçetin, F. (2019). Otizmi olan çocuk hastaya yönelik cerrahi hemşirelik bakımı. 84-89 Önal, S., ve Uçar, A. (2017). Otizm spektrum bozukluğu tedavisinde beslenme yaklaşımları. Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi, 6(1), 179-194. Brasher S. N. & Elder J. H. (2015). Development of an internet survey to determine barriers to early diagnosis and ıntervention in autism spectrum disorders. Journal Of Neurology And Neuroscience,6(5), 1-5. Aydın, D., ve Özgen, Z. E. (2018). Çocuklarda otizm spektrum bozukluğu ve erken tanılamada hemşirenin rolü. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 7(3), 93-101. Adams, D. A., Jajosky, R. A., Ajani, U., Kriseman, J., Sharp, P., Onwen, D. H., Schley, A.W., Anderson, W. J., Grigoryan, A., Aranas, A. E., Wodajo, M. S., & Abellera, J.P. ve Centers for Disease Control and Prevention (2014). Summary of notifiable diseases—United States, 2012, Morbidity and Mortality Weekly Report, 61 (53), 1-121. Baykara, H. B. (2015). Otizm spektrum bozukluğunun etiyolojisinde genetik ve epigenetik etkenlerin rolü. Türkiye Klinikleri Journal of Child PsychiatrySpecial Topics, 1(2), 11-6. Bilgiç, A. (2012). Bebek Ruh Sağlığı (0-4 yaş) Temel Kitabı. (6. bs.). Ankara: Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Yayınları. Weill, V. A., Zavodny, S. & Souders, M. C. (2018). Autism spectrum disorder in primary care. The Nurse Practitioner,43(2), 21-28. Gurrieri, F. (2012,). Working up autism: the practical role of medical genetics, American Journal of Medical Genetics Part C: Seminars in Medical Genetics,160(2), 104-110. Türkoğlu, S., Bilgiç, A., ve Uslu, R. (2012). Otistik spektrum bozukluğu olan ayrı yumurta üçüzleri: Olgu sunumu ve gözden geçirme. Archives of Neuropsychiatry/Noropsikiatri Arsivi, 49(2). 167-171 Kadak, M. T., ve  Meral, Y. (2019).  Otizm spektrum bozuklukları-güncel bilgilerimiz neler?. İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Dergisi, 11(1), 5-15. Volkmar, F., Siegel, M., Woodbury-Smith, M., King, B., McCracken, J. & State, M. (2014). Practice parameter for the assessment and treatment of children and adolescents with autism spectrum disorder, Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry,53(2), 237-257. Wood, J. J., Drahota, A., Sze, K., Van Dyke, M., Decker, K., Fujii, C., … & Spiker, M. (2009). Brief report: Effects of cognitive behavioral therapy on parent-reported autism symptoms in school-age children with high-functioning autism, Journal of autism and developmental disorders,39(11), 1608.

Ruh Sağlığınızı Anlamanın Bilimsel Yolu

Psikolojik Testler Nedir ve Neden Önemlidir? Psikolojik testler, bireylerin zihinsel, duygusal ve davranışsal özelliklerini ölçmek için kullanılan bilimsel araçlardır. Bu testler, bir kişinin güçlü ve zayıf yönlerini anlamak, sorunlarını teşhis etmek ve uygun çözümler sunmak için temel bir rol oynar. Hangi Durumlarda Psikolojik Testler Kullanılır? Psikolojik testler, birçok farklı durumda kullanılır: Zeka Seviyesinin Ölçülmesi: IQ testleri, bireyin bilişsel yeteneklerini ölçer. Davranışsal Sorunların Analizi: Dikkat eksikliği, hiperaktivite veya öğrenme güçlükleri gibi sorunlar belirlenir. Duygusal Durumun Değerlendirilmesi: Depresyon, anksiyete veya stres seviyeleri ölçülür. Kariyer ve Yetenek Analizi: Kişilik testleri, bireyin yeteneklerini ve kariyer uyumluluğunu analiz eder. Psikolojik Testlerin Türleri Zeka Testleri: WISC-IV, Stanford-Binet gibi testler. Kişilik Testleri: MMPI, TAT gibi testler. Dikkat ve Algı Testleri: D2 Dikkat Testi, Benton Görsel Bellek Testi gibi testler. Sonuçların Kullanımı Test sonuçları, bireyin ihtiyaçlarına uygun bir terapi planı oluşturmak için rehberlik eder. Elde edilen veriler, bireye özel çözümler sunmak için kullanılır. Sonuç: Psikolojik testler, bireylerin kendilerini daha iyi anlamaları ve sorunlarına bilimsel çözümler bulmaları için önemli bir araçtır. Profesyonel bir değerlendirme ile ruh sağlığınızı daha iyi bir seviyeye taşıyabilirsiniz.

Oyun Terapisi ile Çocukların Dünyasını Anlamak

Çocukların Kendini İfade Etme Yöntemi: Oyun Oyun, çocukların kendilerini ifade etme biçimidir. Bir yetişkinin kelimelerle ifade edebildiği duyguları, bir çocuk oyun yoluyla gösterir. Oyun terapisi, bu nedenle çocukların duygusal dünyasını anlamak ve onlara destek olmak için etkili bir yöntemdir. Oyun Terapisinin Faydaları Nelerdir? Oyun terapisi, birçok fayda sağlar: Duygusal Sorunların Çözümü: Çocukların korku, kaygı veya üzüntü gibi duygularını anlamalarını ve bu duygularla başa çıkmalarını sağlar. Davranışsal Sorunların Yönetimi: Öfke, içe kapanıklık veya hiperaktivite gibi davranış sorunlarını ele alır. Sosyal Becerilerin Gelişimi: Çocukların arkadaşlık kurma, paylaşma ve empati geliştirme becerilerini artırır. Oyun Terapisi Nasıl Uygulanır? Terapi sırasında çocuklar, oyun odasında kendilerini rahat hisseder. Terapist, oyuncaklar ve oyun materyalleri ile çocuğun iç dünyasını anlamaya çalışır. Bu süreçte: Çocuğun oyun sırasında sergilediği davranışlar gözlemlenir. Problemleri çözmek için çocuğa rehberlik edilir. Aile ile iş birliği yapılır ve öneriler sunulur. Sonuç: Oyun terapisi, çocuğunuzun duygusal ve davranışsal sorunlarını çözmek için etkili bir yol sunar. Çocuğunuzun dünyasına profesyonel bir bakış açısıyla dokunun ve ona daha iyi bir gelecek sağlayın.

Çift Terapisi: İlişkileri Güçlendiren Bir Yolculuk

İlişki Sorunlarına Profesyonel Bir Çözüm Birçok çift, ilişkilerinde dönem dönem zorluklar yaşar. Bu zorluklar iletişim problemleri, güven kaybı, duygusal kopukluk ya da travmatik olaylardan kaynaklanabilir. Çift terapisi, bu sorunları ele almak ve ilişkinizi yeniden yapılandırmak için bir fırsat sunar. Çift Terapisinin Amacı Nedir? Çift terapisi, sadece sorunları çözmekle kalmaz, aynı zamanda çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlar. İlişkideki dinamikleri analiz ederek daha sağlıklı iletişim yöntemleri geliştirmelerine yardımcı olur. Terapinin temel hedefleri şunlardır: Duygusal bağları yeniden inşa etmek. İletişim becerilerini geliştirmek. Ortak hedefler belirlemek ve bu hedeflere ulaşmak için stratejiler oluşturmak. Terapide Neler Olur? Terapist, çiftlerin sorunlarını anlamak için bireysel ve ortak seanslar düzenler. Seanslarda: Tarafsız bir bakış açısıyla çiftlerin ilişki dinamikleri analiz edilir. Geçmişteki yaralar ele alınır ve duygusal iyileşme sağlanır. Daha etkili problem çözme yöntemleri öğretilir. Sonuç: Çift terapisi, ilişkinizi daha güçlü ve dayanıklı hale getirebilir. Profesyonel bir destek alarak, ilişkinizdeki sorunları aşabilir ve birbirinize yeniden bağlanabilirsiniz.